ANKARA / Sivas SRT
İşte o yazı;
Açıkçası çok şaşırdım. Şaşkınlık içinde kent gezisini yaptık. O bozkırın ortasında Ahi geleneğinden gelen mütevaziliği ile pek sesi çıkmayan Kırşehir, meğer ne güzel bir kentmiş de bizim haberimiz yokmuş.
Neresinden başlayacağımı bilemedim. Belki parça parça olacak ama çocukluğumuzdan bu yana Neşet Ertaş gerçeğini çok iyi işlemişler diyerek lafa girelim.
Lafa girmeden önce kentin Valisi’ne de kocaman bir teşekkür etmek gerek. Hem bizleri o güzel kalbi ile ağırladığı için hem de Kırşehir’e kısa sürede büyük katkılar verdiği için. “Ben devletin valisiyim” diyerek bulunduğu kente katma değer katan ender insanlardan birisi olduğunu gördük. Bir sabah bizi yalnız bırakmayan bölgenin milletvekili tarafından ifade edildiği gibi “Vali gelmeden bir sürü sorunumuz vardı, yıllardır halledemiyorduk. Vali bey geldi, iki üç ay içinde sorunları çözdük, şimdi ne yapalım diye düşünüyoruz.” Haddimiz değil ama Kırşehir bu konuda şanslı ve teşekkür etmek isterim.
Dedim ya neresinden başlayayım diye.
Yüzyıllar önce yerleşim yerlerinin ortaya çıkması ile başlayan kazılarda önemli bulgulara rastlanırken turizm açısından da önemli adımlar atılmış. Kırşehir Kaman Kalahöyük Arkeolojik Müzesi bizleri Tunç Çağına, yani M.Ö. 3500-2000 yıllarına kadar götürüyor. 1986 yılında Japon-Anadolu Arkeoloji Enstitüsü adına kazılara başlandı ve günümüze kadar gelen tarihi kalıntılar ortaya çıkmış ve bölgeye kazandırılmış. Hayran kaldığım noktalardan birisi oldu. Burada aynı zamanda Japonya’nın dünyada en büyük bahçesi kurulmuş. Japonya’da yetişen onlarca çeşit ağaçların süslediği bahçe, misafirlere keyifli bir ortam sunuyor.
Kıyısından köşesinden geçtiğimiz Kırşehir, meğer ne cevherler barındırıyormuş da biz doyasıya bilememişiz. Ülkemizin çok güzel köşesi olduğunu biliyorduk ama bu kadarını beklemiyorduk. Beni en çok etkileyen durumlardan biri de kentin en azından benim tespit ettiğim iki büyük meydanın olması. Meydanlar, insanların sosyalleşmesi açısından önemli bir yer haline gelmiş. Tarih öncesinde kurulan Rasathane benzeri yapılardan biri de bu meydanlardan birinde bulunuyor. O dönemin şartlarıyla yıldız hareketlerini ve gezegenleri inceleyen bilimsel bir merkezin varlığı da başlı başına dikkat çekici bir durum.
Bir üniversite ziyaretimiz sırasında kurulan Ahi Evran Üniversitesi rektöründen üniversitenin yürüttüğü bilimsel çalışmalar hakkında bilgiler aldık ve etkinliklerini dinledik. Ancak rektörü tebrik etmek düşüyor bizlere.
En önemli durumlardan birisi de Ahi geleneğinin yayıldığı Ahi Evran Veli kampüsü. Ahiliği kenti gezerken her an hissediyorduk, fakat Ahi Evran kampüsünün içine girince bunun nedenini tam anlamıyla anladık. Öyle güzel işlemişler ve anlatmışlar ki ahilik geleneğini… Bozkır insanının mütevazı, insana değer veren ve saygılı duruşunun nasıl geliştiğini gördük.
Neşet Ertaş’ı anlatmakla bitiremeyiz. Çocukluğumuzun sanatçısı. Onun türküleri hep hayatımızda yer aldı. Bu gezimiz sırasında onun adına açılmış kültür evinde, akrabaları tarafından seslendirilen güzel türküleri dinledik. Üstatlar tam anlamıyla bizlere bir türkü ziyafeti sundu.
Tam burada bize bir sürpriz oldu. Sanırım Türkiye’de bir ilki gerçekleştiren Android bal mumu heykeli ile Neşet Ertaş, başka